Fotoğraf Okumaları - 1 - Marc Riboud

Fotoğraf Okumaları - 1 - Marc Riboud
Marc Riboud, 1962

Okuma: Oğuz Kendirci

Bu fotoğraf bana geçen izlediğim bir filmi anımsattı
The Outsiders filmi Francis Ford Coppola
Film zamanın özetini ve toplumsal farklılıkları çok iyi yansıtmıştır
Greasers ve Socs’lar bu iki zıt gruba mensup olan bireyler gerek kıyafet gerek yaşam tarzı ile mensup oldukları grubu yansıtmak zorunda hissediyorlar gibi yansıtılmıştı, Greasers alt grup oldukları için neredeyse tamamı kot pantolon ve baskılı tişörtleri ve sigaraları ile suça ve yasaları çiğnemeye daha yatkın. Socs lar ise ekose gömlek ve keten pantolonları ile suçtan ve vahşetten uzak gözükseler de aslında ergenliğin vermiş olduğu adrenalin ile pek farklı olmadıkları aşikar.

Aslında kendi görüşüm bireylerin kendini ifade etmek adına illa bir gruba mezhebe veya tarafa ait ve adamış hissetmeleri hep yanlış gelmiştir filmdeki ana karakterin yakın arkadaşı ile arasındaki dialoglardaki bir keşime kulağımda çınlıyor sürekli ‘Stay Gold.’

Fotoğraf 60 larda çekilmiş ve sanırım genç kızın elindeki bayraktan bir müsabaka veya etkinlikten dönüş yolundalar ve genç kızın kazanan tarafı temsil ettiği aşikar

Genç kızın kızın kıyafetleri ve saç şeklinden Socs yani üst gruba mensup olduğu belli ve coşkusunu anladığım kadarıyla yolun karşısında geçişlerini izleyen mağlup tarafa haykıra haykıra göstermeye çalışmış.

Bu kare aslında fotoğraf çekmenin sadece anı yakalamak ve hazır olmak ile ilgili olduğunu çok açık bir şekilde göstermiş, eğer fotoğrafçı elindeki kamerası ile orada hazır beklemeseydi bu kare hiç alınmayacaktı.

“Şans, yalnızca hazır olan zihinlere güler.” Louis Pasteur

A tribal munitions factory near Kohat Pass on Afghanistan's lawless border with Pakistan, 1956

Okuma: Mehmet Kumcuoğlu

Elinde silahı tutup büyük bir ilgi ve merakla ile baktığını düşündüren çocuk, tekrar inceleyince acaba bu meraklı bakışı nasıl çalıştığını mı anlamaya çalışıyor yoksa bakım yapılmakta olan silahın kontrolünü mü yapıyor anlam veremiyorum. Çok etkileyici olduğunu düşündüğüm bu fotoğrafta çok basit ve iptidai bir ortamda tamir yapılıyormuş izlenimi veriyor.
Zaten biraz araştırınca Marc Riboud’un 1950li yıllarda Afganistan’a yapmış olduğu seyahatlerinden birinde Afganistan Pakistan sınırında belgelenmiş bir fotoğraf olduğunu öğreniyoruz.
Ortamı tam olarak anlamak için fotoğrafın dört köşesine bakarken, sürekli gözüm çocuğunun silaha bakışına odaklanıyor. Tekrar çocuğun bakışlarına odaklandığımda merak ve ilgiden değil sanki endişe ile bakıyormuş gibi bir izlenim edindim.
Çok basit ve sade bir sahne de inanılmaz bir kare ve yüz ifadesi yakalanmış.

I. M. Pei walking up the stairs at the National Gallery of Art East Building, Washington, D.C.

Okuma: Uğur Koçak

Bu fotoğrafta mimarın kendi tasarladığı bir yapıda merdivenlerde çekilmesi, çatıdan duvara oradan merdivenlere kadar olan gölgelerin birleşim yerinde yine mimarın olması çok hoş bir detay olmuş. Merdivenlerin başındaki ağaç bir başlangıç ve merdivenlerden çıkışı ise mimarın yükselişine, kariyerindeki ilerleyişe bir vurgu olmuş.

Zazou, the painter of the Eiffel Tower. Paris, France,1953

Okuma: Çağrı Çetinkaya

Marc Riboud’un 1953 yılında Eiffel Kulesinde çektiği fotoğrafta, kulenin boya işlerini yapan bir işçiyi görüyoruz.
Üstü başı dağınık, ayakkabısı kalitesiz. Yoksul bir işçi bu.
Fransa’nın simge yapısında, yoksul, Fransız bir işçi.
Aynı anda işini de yapıyor ama tutunuşu, bacaklarının salınımı gövdesinin büküklüğü, derinlerde bir yerde dans ettiğini hissettiriyor.
Bu adam yoksul bir işçi ama mutsuz değil.
Yüzünü güneşe dönmüş, Paris manzarasına bakıyor ve keyifle sigarasını tüttürüyor.
Belki de o günlerde bir çok Paris’li henüz bu manzarayı görmemişken…

Moslem praying towards Mecca at Rub al Khali in the deserts of Saudi Arabia, 1974

Okuma: Özlem Sarıalan

Fotoğrafta, ön ve arka plandaki insan figürlerinin benzer üçgen beden formları, botlar, ortadaki dikdörtgen nesne ve hepsinin gölgeleri bakışı akıcı bir biçimde yönlendiriyor. Arka plan sağdaki konik alevler ve fotoğraftaki diğer nesnelerin gölgeleriyle uyum içindeki duman, kompozisyonu tamamlıyor.

Fotoğraf katmanlardan oluşuyor ve sanki görünmez karelere bölünmüş; her bölüm ayrı bir konuyu anlatırken harika bir bütünlük ortaya çıkmış. Fotoğrafta, ön plana çıkarılmış insan, gölge oyunları, yüzeyler ve çizgiler, geometrik şekillerin kullanımı ile bütünleşmiş bir estetik görüyorum.

Tüm bu detayların bir hikâye oluşturması, tek bir kareye sığdırılmış olması, kritik zamanın yakalanması tesadüf olmaz bence. Fotoğrafçının hikâyeyi kovaladığını, sabırla bekleyip doğru zamanda deklanşöre bastığını anlıyorum. İlham veren bir görüş olduğu kesin, harika bir fotoğraf olduğunu düşünüyorum. Kendi adıma biraz olsun, benzer bir görüş açısı geliştirebilmeyi canı gönülden dilerim. 

After bathing in the Ganges, Benares, Uttar Pradesh, India, 1956

Okuma: Pınar Kaya

After bathing in the Ganges isimli bu fotoğraf, güçlü kompozisyon ve ışık oyunlarıyla dikkat çekiyor. Üç kişi, beyaz örtülere sarınmış halde Ganj nehrinde banyo sonrası ritüellerini gerçekleştiriyor. Soldaki kişinin silüeti kurulanacagi örtünün yarı saydamlığı ile belirginleşiyor. Ortadaki kişi, platformda oturmuş ve çevresini izliyor, sakin ve rahat bir duruş sergiliyor. Sağdaki kişinin tuttugu örtünün hareketi ve diagonal kıvrımları da fotoğrafa dinamizm katıyor.

Fotoğrafın kompozisyonunda dikey ve yatay unsurlar ustaca dengelenmiş. Büyük beyaz örtülerin dikey çizgileri, figürlerin yatay duruşlarıyla kontrast oluşturuyor. Kişilerin yerleşimi fotoğrafta denge oluşturuyor. Arka planda yer alan ağaçlar ve su kütlesi, doğal bir çerçeve sunarak sahneyi tamamlıyor. Işığın ve gölgelerin dramatik kullanımı, fotoğrafa derinlik katıyor ve figürlerin detaylarını öne çıkarıyor.

Bu sahne, hem günlük yaşamın sade ve doğal güzelliğini hem de bir ritüelin huzurunu yansıtıyor.

The Great Wall. Hebei Province. China, 1971

Okuma: Füsun Çavuşoğlu

Herkes kendi dünyasında , hayat kendi akışında . Gelenler , gidenler , zevkte olanlar , çalışmak zorunluluğunda olanlar. Kalanlar , gidenler. Tüm karmaşanın içinde hayata tam ortasından ve ters açıdan bakabilmek, dağıtabilir mi acaba siste kalmış yarını ya da geçmişi ? Ya da yeni bir soru sordurtur mu ? İniştemiyiz ? Çıkışta mı ? tüm farklı duygularla sınırlar içindemi yaşamak zorundayız.

An American young girl, Jan Rose Kasmir, confronts the American National Guard outside the Pentagon during the 1967 anti-Vietnam march, 1967

Okuma: Emin Yıldız

Jan Rose Kasmir'in, 1967'deki Vietnam Savaşı karşıtı yürüyüşü sırasında Amerikan Ulusal Muhafızları'na çiçek verdiği o an.
Bu andan sonra bu fotoğraf “Çiçek Çocuk” adıyla anılacaktır.
Marc Riboud şüphesiz ki doğru zamanda doğru yerde olmayı bilen, fotoğrafçı şansına çok fazla inanmayan birisidir. Bu fotoğrafta da tam olması gereken yerde, doğru zamanda oradaydı.
Fotoğraf içerik kontrastı bakımından çok doğru bir örnek. Bir tarafta savaşın, can kayıplarının, acının sembolü silahlar, diğer tarafta saflığın, iyiliğin, barışın sembolü bir çiçek.
Jan Rose’un elinde çiçeğiyle ve tüm masumluğuyla askerlerin karşısındaki duruşu, savaş kararlılığıyla bakıp silah doğrultan askerlere karşı müthiş bir kalkan olmuş gibi görünüyor.
Fotoğrafın ters ışığa rağmen doğru pozlanması, açık diyafram ile ilgiyi başka hiçbir yere dağıtmadan doğrudan Jan Rose’a yöneltmesi de fotoğrafçının an fotoğraflarındaki hızlı karar verme mekanizmasının iyi çalıştığını ve sadece işine odaklandığını gösteriyor.

Yazıyı Marc Riboud’ un şu sözleriyle bitirmek istiyorum.
“Her türlü sürpriz, fotoğrafçı için pusuya yatmıştır. onlar bakma şehvetini taşıyanların gözlerini açar ve kalplerinin daha hızlı atmasını sağlarlar.”